Katagoriler

21 Aralık 2012 Cuma

Paskalya Adası'nın Devleri: Moailer


Paskalya Adası'nın Devleri: Moailer

Okyanusya'da Şili kıyılarına 3200 kilometre uzaklıkta Polinezya Adalarının güneydoğusunda küçük bir ada vardır. Yüzölçümü 179 kilometre²den nüfusu 600'den (2002 yılı itibâriyle 3.791) ibaret olan bu ada dünyanın sayılamayacak kadar çok adaları arasında tarihçileri en çok zorlayan turistleri hayran bırakan ve bilim-kurgu romanlarına çağrışım yapan bir adadır. Çünkü burada bulunan dev heykellerin (moai) ne zaman kimler tarafından ve niçin yapıldığı bilinemiyor. Heykellerin dinsel anlamı tam olarak bilinmemekte iskelet biçiminde yaşadığına inanılan ataları temsil ettikleri sanılmaktadır. Erkek figürler "moai kavakava" dişi figürler de "moai pæpæ" adıyla anılır. Moai bazen bereket törenlerinde ama genellikle hasat kutlamalarında kullanılır ilk toplanan ürünler çevrelerine yığılırdı.Sebastian Englert bu heykellerden 638 tanesini numaralandırmış ve kategorize etmiştir. Esasında bu heykellerin daha önceden 1000 adedin üstünde olduğu tahmin edilmektedir.


Bu adayı Hollandalı denizci Jacop Roggoveen 1772 yılının Paskalya Günü'nde keşfetti. Onun için adına da "Paskalya Adası" denildi. 1888'den bu yana bu ada Şili'ye aittir.


Ada halkı yakınındaki Polinezya adalarında yaşayanlara göre daha siyahtır ve onlardan çok farklı bir lehçesi vardır. Bugünkü hâliyle medeniyet dünyasından çok uzak görünüyor. Aşağıda anlatacağımız dev heykeller olmasa burasının hiçbir zaman medeniyet görmemiş olacağına kesinlikle inanılırdı. Fakat bu dev heykeller burada kaybolmuş bir kıtayı ve yok olmuş bir medeniyeti düşündürüyor. Okyanusya'da kaybolmuş bir kıta görüşü bir tahminden ibaret kalsa da; heykeller burada çok eskiden bir uygarlığın var olduğunu; ama bu uygarlığın bugün yok olduğunu ispatlıyor

Resimde kıyıları saran Moailer gösterilmiştir

Adada çok sayıda bulunan heykeller volkan kayasından (Rano Raraku yanardağının tüf ve taşlarından) yontulmuş. Bazıları ayakta bazıları yere yatmış şekilde duruyor. Heykellerin bazıları dövmeli insan büstleridir. Uzun kulaklı başlarının üzerinde taştan yontulmuş silindirlere de rastlanıyor. Büstlerin bazıları 12 metre yükseklikte ve 50 tondan daha ağır. Büstlerin bulundukları yere dikilmeden önce aynı kayadan yontuldukları fakat silindir şeklindeki başlık veya şapkalarının ayrı taşlardan yapıldıkları anlaşılıyor.
Heykellerin hemen hemen hepsi deniz ufkuna boşluğa endişe dolu ve meraklı gözlerle bakmakta meçhul bir şey'i veya bir insanı görmeye çalışmakta sanki onu beklemektedir.

Tarihçiler dev heykellerin sırrını çözebilmek için adayı karış karış aradılar ve çeşitli kazılar yaptılar. Buldukları diğer heykeller şaşkınlıklarını daha da artırdı. Mabed ya da tapınak sayılabilecek bir bina kalıntısı yoktu. Çanak çömlek gibi eşya ve (bu heykelleri yontmak için) bir demir parçası da yoktu. 

Fakat ağaçtan yapılmış insan hayvan ve kuş heykelleri tahta oymalar bulmuşlardı. Tahta oymalarda temsil edilen insanlar kaburga ve köprücük kemikleri adeta fırlamış acayip bir görünüş almış sıska ve çok uzun boyluydular.



Paskalya Adası'ndaki dev heykelleri ve yok olmuş medeniyeti açıklayan üç farklı görüş var. Fakat bu görüşlerin hepsi de sadece varsayıma dayanıyor.

1. Görüş: Kıtaları Denize Gömüldü

Bu küçük adanın bulunduğu yer önceleri büyük bir kara parçasıydı. Bu kara parçası birgün sulara gömülmeye başladı. İnsanlar tanrıların gazabına uğradıklarına ve bu yüzden denize batırıldıklarına inandılar. Bunun için de tanrıların gelmesini beklemeye ve ona yalvarmaya başladılar. Yaptıkları bu heykeller bu yakarışın sembolüdür.

2. Görüş: Polinezya'da Medeniyet Vardı

Modern antropologlara göre Paskalya Adası'nın sakinleri Polinezya etnik grubundandır. Burada çok çok eskiden bir medeniyet kurmuş; fakat zamanla gerilemişlerdir. Yerlilerin ada için kullandıkları "Papa Nui" adı o çok eski devletin veya milletin adıdır.

Bu görüşe göre Polinezya adalarının yerlileri bugün sanıldığı gibi medeniyet görmemiş medeniyet kurmamış ilkel insanlar değil; tam aksine ilk medeniyetleri kuranlardan bir tanesidir. Fakat Paskalya Adası vaktiyle büyük bir kara parçası değil idiyse bu küçücük adada yaşayan bir avuç insano muazzam heykelleri nasıl yapabilmiştir? Yine bu bir avuç insan yüzlerce yıl kullanmış oldukları yazıyı nereden almışlardı?

3. Görüş: Uzun Kulaklıklarla Kısa Kulaklıların Savaşı

Üçüncü görüş yerliler arasında bilinmeyen bir zamandan beri söylenegelen bir efsaneye dayanmaktadır. Buna göre adada biri "uzun kulaklı" diğeri "kısa kulaklı" insanlardan oluşan bir aşiret ya da farklı (özel) insan ırkları vardı. Bu iki grup arasında uzun ve amansız bir savaş başladı. Bu savaş her şeyi mahvetti. İnsanlar tükendi ve medeniyet çöktü. Hayat bile durdu.

Görüldüğü gibi bu görüşler belgelere değil; varsayımlara dayanmaktadır.


Paskalya Adası'na 1960 yılına kadar yılda ancak bir gemi uğrardı. Büyük Okyanus'ta kaybolmuş gibi duran bu adada 600 kişilik toplum medeniyet verilerinden mahrum ilkel bir hayat yaşıyordu. Fakat adadaki dev heykeller artık turistlerin de ilgisini çekiyor ve uçaklar dolusu turist bu adaya akın ediyor. Ada 1967 yılında ilk yolcu uçağının bu adaya inmesinden beri önemli turistik bir yer haline gelmiştir. Bugün de adaya Şili'den 5 saatlik bir uçuşla ya da Tahiti'den ulaşılır. Santiago'dan haftanın belli günleri ülkenin resmi havayolu şirketi LAN Chile sefer düzenler. Adanın limanı küçük olduğundan buraya düzenli bir feribot seferi yapılmaz. Ada halkının ağırlıklı geçim kaynağı turizmdir. Gelen turistler buradaki pansiyonlarda ya da 3 yıldızlı otellerde konaklarlar.

wikipedia.org

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...